Sene: 1957… Bir avuç idealist liseli: Türkiye’nin ilk ‘uzaycılarını’ bilir misiniz

Tarih 4 Ekim 1957

SSCB, ABD ile yarışa tutuştuğu uzaya gitme konusunda 1-0 öne geçeceği hamleyi yaparak dünyanın ilk yapay uydusu Sputnik’i uzaya fırlattı. Bu tarihten yalnızca bir ay sonra, içinde köpek Laika’nın da olduğu Sputnik-2 de uzaya başarıyla gönderildi.

Rusya 2-0 öne geçmişti

Aralık ayına gelindiğinde ABD ilk denemesini Vanguard TV 3 ile yaptı, ancak kalkış platformunda patlama yaşandı ve görev başarısızlıkla sonuçlandı.

Dünyadan uzaya gitme projelerini herkes gibi Türkiye’den de dikkatle izleyenler vardı. Ancak aralarında bir grup, bu konuyu biraz daha ciddiye alıyordu.

Bandırma Şehit Mehmet Günenç Lisesi öğrencisi 5 kişilik bir grup, kafayı uzay çalışmalarına takmıştı. Rusya-ABD çekişmesinin yaşandığı 1957 yılında Türkiye’nin ilk füze kulübünü kurdular.

Kulübün üyeleri Güngör Gezer, Artuğ Sayıner, Osman Caran, Atilla Yedikardeşler ve Adnan Zambak, Türkiye’de uzay çalışmaları konusunda bilinç ve farkındalık oluşturmak için durmaksızın çalışmalar yaptı. Gençlerin çalışmaları başlarda çok da ciddiye alınmadı, netice itibariyle bir avuç lise öğrencisiydiler. Ama onlar yılmadı, üst düzey teknik bilgisi ve hummalı çalışmalarla gerçekten füze tasarlayabilecek duruma gelmeyi başardılar.

Bandırma Füze Kulübü liseden bir süre sonra ayrılarak “Bandırma Havacılık ve Uzay Araştırma Derneği” ismiyle resmiyet kazandı.

İLK DENEMELER SONUÇSUZ

Ve bir metre boyunda, 10 santimetre çapındaki 3 kiloluk ilk füze tamamlandı. 10 Ekim 1959 tarihine gelindiğinde fırlatmaya hazırdı. Ancak, Bernark tipi bu füze, yaklaşık 40 metre yükseğe çıktıktan sonra denize çakıldı… Aynı yıl bir deneme daha yapıldı, o da başarısızlıkla sonuçlandı…

Başarısız olacakları yönünde spekülasyon yapanlar bu başarısızlıkları fırsat bilerek basında olumsuz haberler yayınlamaya başladı. Haberleri okuyan halk da benzer şekilde olumsuz tepkilere yönelmeye başlamıştı.

Tüm bunlara rağmen onlara destek vermeyi kesmeyenler de yok değildi…O isimlerden biri olan ve desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Kenan Kurtkaya’nın “İlk Türk Füzeciler” başlıklı yazısı şöyleydi:

“Sene 1959… Bandırma’dayız. Sakal ve bıyıkları yeni terlemeye başlayan genç, önündeki kağıtlara eğilmiş mütemadiyen çiziyor, şekiller yapıyor, bir eli başında hesaplıyor, esmer esmer düşünüyor. Fakat teşvik ve yardıma bu çevre tarafından, garip tezatlar arz eden şekillerde (alayla) karşılandılar. Alay edip peşlerinden güldüler. Günlerini, evet en mesut ve gamsız günlerini, memleketleri için, ilim için harcayan bu gençler, ne acı ve ne garip bir tecelli ile karşılaştılar. Sayın Türk büyükleri; yaratıcı idealistlerin bu çırpınan başarılarına yardım edelim. Bu küçümsenemeyecek bir olaydır.”

DÜNYANIN DİKKATİNİ ÇEKİYOR

Ve 1960 yılının şubat ayında, üçüncü füze denemesi yapıldı.. İki kademeli ve otomatik ateşleme sistemine sahip, 10 santimetre çapında, 1,5 metre boyundaki füze 750 metre yüksekliğe başarıyla fırlatıldı. Bir grup gencin bu başarısı yabancı basında büyük yankı uyandırmıştı; Amerika, Hollanda ve İtalya’da uzay çalışmaları ile ilgili dergilerde yer aldılar. Hatta Amerika Basın Ataşeliği, Amerika’da yayınlanmak üzere dernek başkanı ile röportaj yaptı.

Başta başarısız olacağı düşünülen bu bir grup ‘füzeci’ genç, Türkiye’yi yurtdışında temsil etmenin verdiği özgüveni böyle kazandı. İşte tam da bu dönemde derneğin adı “Bandırma Havacılık ve Astronomi Roket Kulübü (BHARK)” olarak değiştirildi.

Üst üste gelen başarılı denemeler sayesinde derneğe üniversiteliler, uzmanlar, akademisyenler de katıldı. O dönemde derneğe katılanlardan biri de İTÜ Makine Mühendisliği’nde görev yapan akademisyen Kirkor Divarcı’dıydı.

ZAFER BAYRAMI’NDA FIRLATILACAK

Kendi tasarladığı Marmara-1 isimli füzeyi fırlatma hayali olan Divarcı, kendi imkanlarıyla biriktirdikleri 400 lirayı hiç düşünmeden füze için kullandı. Projenin İTÜ tarafından onaylanmasının ardından Türk Silahlı Kuvvetleri ile temasa geçildi. Ordunun da desteğini alan Kirkor, ekibiyle birlikte gece gündüz çalıştı ve füzenin 30 Ağustos 1962 Zafer Bayramı’nda fırlatılması kararlaştırıldı.

Ve o gün gelip çatmıştı:, halkın ve basının heyecanlı bakışları arasında üzerinde Türk bayrağı olan, 1 metre 33 santimetrelik, 1,5 kilogramlık ilk Türk füzesi Marmara-1 gökyüzünde süzülüyordu. 920 metre yüksekliğe çıkan füze, bazı teknik aksaklıklar ve şanssızlıklara rağmen, gökyüzünü zorlayan “ilk gerçek füzemiz” olarak tarihe adını yazdırdı.

Marmara-1’den sadece dört gün sonra Marmara-2 adlı füze de başarıyla fırlatıldı, 822 metre yüksekliğe ulaşıp toplamda 15 kilometre yol kat etti. Bu başarılı denemeyle ekip, amatörler arası füze yarışında Amerika ve Almanya’nın ardından dünya üçüncüsü oldu.

Bu başarı, her yerde konuşulur olunca devletin ve ordunun da dikkatini çekti. Dönemin Cumhurbaşkanı ve Genelkurmay Başkanı ekiple görüşüp, destek sözü verdi.

Ekip bu desteğin verdiği motivasyonla Marmara-2’yi, Hürriyet-1 ve Hürriyet-2 füzelerini de başarıyla fırlattı. Marmara-3 denemesinde füze havalanamasa da Marmara-4 tam 5415 km yükseğe çıkarak müthiş bir başarı sağladı.

CEMAL GÜRSEL’İN DİKKATİNİ ÇEKİYOR

Bu başarı sonrası dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ekibe şu mesajı gönderdi:

“Sizi yolunuzdan döndürmek isteyen kişiler bulunacaktır. Onlara içinizdeki, Türk milletine has, yapılmayacak gibi görünen şeyleri yaptıracak olan imanınızla cevap veriniz.”

Sirius, Vega, Ata-1, Uçan Türk gibi pek çok başarılı denemenin ardından en büyük proje Aktrüs’tü. 500 kilogram ağırlığında ve 4 metre uzunluğundaki bu roketle uzaya canlı gönderilmesi düşünülüyordu.

Kapsülüne koyulan farenin hareketleri yol boyunca takip edilecek, roket 150 kilometreye ulaşınca kapsül ayrılacak, ayrılan kapsülden düşen fare paraşütle dünyaya inecek, böylece farenin durumu görülebilecekti. Aktrüs’ün yanında Vega da oldukça iddialıydı. 300 kilogram ağırlığında, 3,6 metre boyundaki roketin menzili 410 kilometre olarak tasarlanmıştı.

BİR YANGIN…

Ancak bir anda işler ters gitmeye başladı…

Kulüp, önce 60’lı yılların gergin siyasi ortamından nasibini aldı 1966 yılında havacılık sergisinde sergiledikleri, Amerika Haberler Merkezi tarafından hediye edilen X-35 uçağının maketi sebebiyle bazı gazeteciler tarafından Amerikan propagandası yapmakla suçlandılar. Bu da yetmezmiş gibi, ekibin beyni olan Kirkor Divarcı’nın evinde bilinmeyen bir sebeple yangın çıktı ve projelere dair tüm yazılı belgeler ve planlar evle birlikte kül oldu. Olay için şanssızlık denilse de üzerine gidilmedi, hala da aydınlatılmış değil…. Divarcı olaydan çok etkilendi ve çalışmalarına bir daha başlamamak üzere son verdi.

Bu talihsiz olaylar zinciri ardından ekip de yavaş yavaş dağıldı.

SİNEMAYA AKTARILDI

Bandırma Füze Kulübü’nün ilham veren öyküsü TRT ortak yapımıyla beyaz perdeye aktarıldı. 2022 yılında vizyona giren filmin senaryosunu Mert Dikmen, Ayberk Olgay ve Mustafa Uslu birlikte kaleme aldı. Ömer Faruk Sorak’ın yönettiği filmin başrollerinde Alina Boz, Deniz Can Aktaş, Erkan Kolçak Köstendil, Görkem Sevindik, Altan Erkekli gibi isimler yer aldı.

Türkiye’nin ilk uzay oluşumu olarak kabul edilen Bandırma Füze Kulübü kurucu üyelerinden hayatta kalan tek isim Atilla Yedikardaşlar şimdi 82 yaşında. Yedikardaşlar, Alper Gezeravcı’nın geçtiğimiz gün gerçekleştirdiği uzay yolculuğu heyecanını başka bir heyecanla adeta yaşayarak takip etti.

Antalya Bilim Merkezi’nde bu tarihi anları izleyenler arasında bulunan Yedikardaşlar “Keşke bugün o gemide ben de olsaydım. Alper Gezeravcı’nın yanında oturabilseydim” dedi.

(Kaynaklar: Savunma Sanayi, Reha Ersavcı, TRT)

Gözde S. KADIOĞLU

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir