Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 2024 yılı bütçe görüşmeleri kapsamında TBMM Genel Kurulu’nda açıklamalarda bulundu. Hakan Fidan’ın açıklamaları şöyle: Uluslararası sistemin uzun süredir belirsizlik ve istikrarsızlık içerisinde savrulduğunu görmekteyiz. Büyük güçler arasında artan jeopolitik ve jeo-ekonomik rekabet, bu belirsizliği ve istikrarsızlığı daha da derinleştirmektedir. Avrupa-Atlantik bölgesindeki güvenlik ortamını derinden sarsan Ukrayna Savaşı, Avrupa kıtasına konvansiyonel savaşı yeniden taşımıştır.
Bu savaş devam ederken, 7 Ekim sonrası Orta Doğu’da yaşanan gelişmeler, hem bölgemizi hem de küresel sistemi derinden sarsmıştır. Gazze ve Ukrayna’daki savaşlara ilaveten; Suriye, Irak, Libya, Kafkaslar ve Balkanlar’daki gerginlikler, ülkemizin jeo-politik ve jeo-stratejik fay hatlarının merkezinde yer aldığını bir kez daha göstermektedir. Afrika Kıtası’ndaki darbeler, siyasi krizler, terör ve iç çatışmalar, bahsettiğim tabloyu daha da karmaşık hale getirmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yürüttüğümüz Türkiye eksenli bağımsız dış politika; ülkemizi uluslararası gündemi belirleyen, kritik coğrafyalarda tesir yaratan bir aktöre dönüştürmüştür. Dışişleri Bakanlığı olarak bu sınamaları dikkate alarak, stratejik hedeflerimizi dört ana alanda sınıflandırmış durumdayız: Bölgesel barışı ve güvenliği güçlendirmek, Yeni ittifaklar, ortaklık mekanizmalarıyla dış ilişkilerimizin kurumsal zeminini genişletmek, Bölgemizde ekonomik kalkınmayı ve refahı geliştirmek, Küresel sistemin dönüşümüne tesir etmek. Dış ilişkilerimizi bu anlayış doğrultusunda; güvenlik, istihbarat, teknoloji, ekonomi, ticaret, enerji, ulaştırma ve kültür dahil, bütüncül şekilde yürütmekteyiz.
Gazze’de işlenen savaş suçları, vicdan sahibi herkesin yüreğini dağlamaktadır. Biz öteden beri, Filistin halkının sesi olmayı şiar edindik. Bugün de Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tüm imkanlarımızı seferber ederek bu vahşetin durdurulması için çalışmaktayız. İsrail-Filistin ihtilafı ve Gazze’deki zulüm, tüm bölgeyi ve küresel dengeleri derinden etkilemektedir. – Gazze’de yüzde 70’i çocuk ve kadınlardan oluşan 20 binden fazla masum sivil kasten öldürülmüştür.
Hastaneler, okullar, mabetler ve altyapı yerle bir edilmektedir.2.5 milyon insana, durmadan bomba altında. Bazı Batılı ülkelerin, İsrail’in katliam yapmasını ve savaş suçu işlemesini alenen desteklemeleri, aynı derecede vahimdir.Esasen Filistin meselesinin çözüme kavuşturulmasının önündeki en büyük engel, Amerika Birleşik Devletleri’nin halihazırda İsrail’e verdiği kayıtsız şartsız destektir.
Maalesef, Amerika’nın ve bazı Batılı ülkelerin siyasi sistemleri, İsrail’in hukuk dışı tasarruflarının tümüne, kör ve sağır kalma esasına göre dizayn edilmiş durumdadır. Batı’nın bu yaklaşımı, ahlaki pusulanın sapmasına yol açmış; uluslararası sistemi ayakta tutan hukuki ilkeleri ve değerleri zedelemiştir. Bu şartlar altında, Türkiye’nin ahlaki değerlere bağlı, rasyonel ve etkili dış politika izlemesi, her zamankinden daha kıymetli hale gelmiştir. Gazze’deki zulüm karşısında, sesimizi yükseltmemizin nedeni de budur. Her ne pahasına olursa olsun, DOĞRU’ya DOĞRU, YANLIŞ’a YANLIŞ demekten asla çekinmeyeceğiz. Filistinli kardeşlerimizin daima yanlarında olduk, önümüzdeki süreçte de yanlarında olmaya devam edeceğiz.
12 Ekim’deki Genel Görüşmede, gelişmeler hakkında sizleri bilgilendirmiştim. Bilahare, Yüce Meclisimizin Gazze’de sivillere yönelik saldırılar hakkında yayımladığı bildiri, milletimizin bu konudaki güçlü iradesini yansıtmıştır. Çabalarımıza da büyük destek vermiştir. Bunun için şükranlarımı arz ediyorum. Krizin ilk gününden itibaren Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yoğun bir diplomasi trafiği yürüttük. Bölgesel ve küresel mekanizmaları harekete geçirdik.
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi sonucunda kurulan Temas Grubu’ndaki meslektaşlarımla birlikte uluslararası girişimlerde bulunmayı sürdürmekteyiz. Bu çerçevede Pekin, Moskova, Londra, Paris, Barselona, Brüksel, New York, Cenevre, Vaşington ve Ottava’da yoğun temaslarda bulunduk.
15 Aralık’ta ise Nordik ve Benelüks ülkeleri ile Oslo’da biraraya geldik. İslam ülkelerinin geçmişten farklı olarak aldıkları kararların takipçisi olacak, ortak bir platformun ilk kez ihdas edilmiş olmasını çok değerli buluyoruz. Temas Grubu, İslam ülkelerinin ortak tavır sergileyerek birlikte diplomatik girişim yapmalarına imkân sağlamıştır. Bu sayede, kınamanın ötesine geçilmiş, Filistin meselesinde toplumlarımızın hissiyatı ve beklentisi doğrudan muhataplara aktarılmış, Batı dahil önde gelen aktörler üzerinde baskı oluşturulmuş, uluslararası toplum tavır almaya zorlanmıştır. Nitekim, 12 Aralık’ta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Türkiye dahil 104 ülkenin eş-sunucu olduğu, acil insani ateşkese ilişkin karar tasarısı, 153 oyla kabul edilmiştir. 26 Ekim’deki oylamaya kıyasla, daha önce çekimser kalan 27 ülkenin tavrının Filistin lehine değişmesi, diplomatik temaslarımızın etkili olduğunun bir göstergesidir.
FİLİSTİN İÇİN GİRİŞİMLER
Türkiye, Filistin konusunda çözüm odaklı girişimlerini iki ana kulvarda yürütmektedir. Birinci kulvarda; ateşkesin sağlanması, insani yardımların ulaşması ve Filistinlilerin Gazze’den sürülmesinin engellenmesi için çaba sarfetmekteyiz. Aynı zamanda, bu vahşetin bölgede toplumsal bir patlamaya yol açma riskini de gündeme taşımaktayız. İkinci kulvarda ise; kalıcı barış ve güvenliğin ancak iki devletli çözümle tesis edilebileceğini vurgulamaktayız. Sorunun, sadece İsrail’in güvenliğini temel alan ve Gazze odaklı tedbirlerle çözülemeyeceğine dikkati çekmekteyiz. İsrail işgali son bulmadan sorun çözülemez. Egemen ve bağımsız Filistin devleti, bir an önce kurulmalıdır. Bölge ülkelerinin de sorunu sahiplenmesi ve çözümün ortağı olması, artık stratejik zaruret haline gelmiştir. Türkiye olarak gündeme taşıdığımız garantörlük mekanizması tam da bunu hedeflemektedir. Türkiye olarak, bugüne kadar 2.500 ton insani yardım ulaştırdık. Ayrıca El Ariş limanına Kuveyt ile birlikte 1.107 ton yardım ilettik. 283 kanser hastası ve yaralıları ülkemize getirdik. Gazze’de sahra hastanesi kurma çalışmalarımız da sürmektedir. Bugüne kadar toplam 1.149 kişinin Gazze’den tahliyesini gerçekleştirdik. Geride kalan vatandaşlarımızın ve aile bireylerinin tahliye işlemlerini sürdürüyor, güvenli şekilde ve en kısa zamanda sonuçlandırmayı hedefliyoruz.
Kuzeyimizde ise eşzamanlı olarak Ukrayna Savaşı devam etmektedir. Savaşın adil ve kalıcı bir barış temelinde sonlandırılmasına dönük çabalarımız kapsamında, Kırım dahil Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliğinin yeniden tesisine kuvvetli destek vermekteyiz. Savaşın bölgesel ve küresel etkilerinin sınırlandırılmasına çalışmaktayız. Küresel gıda güvenliğinin sağlanmasında ve Karadeniz’de istikrarın muhafazasında kilit rol oynayan ve 33 milyon ton tahılı dünya piyasalarına ulaştıran Karadeniz Girişimi’nin yeniden canlandırılması yönünde gayretlerimiz yoğun şekilde devam ediyor. Savaşın ortaya çıkarttığı olumsuz konjonktüre rağmen, Rusya ve Ukrayna’yla ikili işbirliğimizi milli çıkarlarımız ve uluslararası yükümlülüklerimiz temelinde yürütüyoruz. Kırım Tatar Türklerinin haklarının gözetilmesi ve garanti altına alınması, her daim önceliğimizdir. Tarafları ülkemizde bir araya getirmek için uygun koşulları aramaya devam edeceğiz.
Suriye’ye yönelik politikamızın ana unsurları bellidir:- Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğine bağlılığımız tamdır. – PKK/YPG başta olmak üzere terör örgütleriyle mücadelemiz sürecektir. – Suriye’den ülkemize göç akışını önlemeye ve ülkemizdeki Suriyelilerin gönüllü geri dönüşünü sağlamaya önem veriyoruz.- Suriye’de iç barışın sağlanmasını teminen 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı dahil siyasi süreçleri destekliyoruz. Bu hedefler doğrultusunda hem sahada, hem masada çabalarımızı sürdürmekteyiz. Suriye’nin kuzeyinde bir terör devleti teşkil edilmesini engellemeye yönelik mücadelemizi yürütmekteyiz. DEAŞ’la mücadele kisvesi altında PKK/YPG/SDG terör örgütünü desteklemenin stratejik bir hata olduğunu başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere tüm muhataplarımıza vurgulamaya devam edeceğiz. PKK terör örgütü ve uzantılarına yönelik mücadelemizi Irak’ta da hız kesmeden sürdürüyor, gerekli gördüğümüz güvenlik önlemlerini uygulamakta tereddüt etmiyoruz. Türkmen soydaşlarımıza desteğimizi sürdürüyoruz.Irak’taki her kesimle yakın işbirliği halinde Irak’ın bütünlüğü, istikrarı ve refahına yönelik çalışmalara destek veriyoruz. Irak’ın olumlu bir gündem temelinde bölgesiyle bütünleşmesini destekliyoruz. Bu kapsamda, stratejik önemdeki Kalkınma Yolu projesinde Irak’la birlikte çalışıyoruz. PKK ile mücadele dahil tüm bu hususları, iki gün önce (19 Aralık) Ankara’da ağırladığımız, siyasi, askeri ve güvenlik yetkililerinden oluşan üst düzey Irak heyetiyle de etraflıca ele aldık.
Libya’da ülkenin birlik ve bütünlüğünü korumak ve ülkenin tekrar çatışmalara sürüklenmesini önlemek, temel önceliğimizdir. Libya’nın Doğu, Batı ve Güneyindeki tüm kesimlerle diyaloğumuzu geliştirmeyi sürdüreceğiz. Bingazi Başkonsolosluğumuzu yakın zamanda yeniden faaliyete geçireceğiz. Milli davamız Kıbrıs meselesinin Ada’daki gerçekler temelinde, adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüme kavuşturulması, nihai amacımızdır. İki tarafın da egemenlik statüleri eşitlenmediği sürece, taraflar arası bir müzakerenin gerçekleştirilmesi mümkün değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması ve diğer ülkelerle ilişkilerinin geliştirilmesi doğrultusunda çalışmalarımızı kararlılıkla sürdüreceğiz. Komşumuz Yunanistan’la ilişkilerimizi olumlu gündem temelinde, samimi ve yapıcı bir diyalogla ilerletmeyi arzu ediyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın son ziyareti de bu anlayışımızın somut tezahürü olmuştur. Batı Trakya ve Onikiadalar’da mukim soydaşlarımızın haklarını her fırsatta savunmaya da devam ediyoruz. Parçası olduğumuz Balkanları, barış, istikrar ve refahın birlikte ilerletilebileceği bir bölge olarak görüyoruz. Aramızdaki tarihi ve insani bağlar, Balkanlarda bizi diğer aktörlerden ayıran temel unsurlardır. Bu çerçevede Balkanlardaki sarsılmaz bağlarımızı ve mevcudiyetimizi korumakta kararlıyız.
Avrupa-Atlantik coğrafyasındaki ittifak ve ikili ilişkilerimiz, son 70 yıldır Türk dış politikasının önemli başlıklarından biridir. Türk Silahlı Kuvvetleri, NATO’nun faaliyetlerine katılmaya devam etmektedir. Halihazırda Kosova’daki NATO Görev Gücü komutanlığını üstlenmiş bulunmaktayız. Macaristan, Bulgaristan, Romanya ve Irak’taki NATO misyonlarında da aktif olarak yer almaktayız. İsveç’in NATO’ya Katılım Protokolü ile ilgili süreçte nihai kararı, Yüce Meclisimiz verecektir.Bazı NATO ülkelerinin son yıllarda uyguladığı politikalara baktığımızda, Suriye’de PKK/YPG’ye verilen destek ve Türkiye’ye savunma sanayinde uygulanan yaptırımlar, bir çelişki oluşturmaktadır. Bu çelişkiyi, her platformda dile getirmekle kalmayıp, bunun jeo-stratejik risklerini ve NATO ülkelerinin güvenliğini zedelediğini de izah etmekteyiz. Avrupa Birliği ile bütünleşme sürecimizi ilerletme konusunda kararlıyız. Ancak, bunun için Birliğin de gerekli iradeyi sergilemesi gerekmektedir. Avrupa Birliği’nin, bazı üyelerinin dar çıkar hesaplarından kaynaklanan stratejik vizyon ve sağduyu eksikliğinden kurtulması elzemdir.Avrupa Birliği, diğer aday ülkeler için attığı teşvik edici adımları Türkiye için maalesef atmamaktadır. Birlik, ülkemizin üyelik sürecini canlandıracak somut adımlar atarsa, bunun her iki taraf için de yeni fırsatlar doğuracağına inanıyorum. Ancak, Avrupa Birliği’nin Türkiye’yi ortak değil rakip olarak görmesi ve bazı NATO müttefiklerimizin güvenlik hassasiyetlerimizi dikkate almaması, ülkemizi daha fazla kabiliyet ve alternatif stratejiler geliştirmeye yöneltmektedir. Bu, bizim için bir tercih değil; devletimizin ve milletimizin bekası için zorunluluk haline gelmiştir.
İRAN CUMHURBAŞKANI REİSİ’DEN ZİYARET
Bölgemizde istikrar ve refah ortamını güçlendirme hedefimiz doğrultusunda, Mısır ve Körfez ülkeleriyle ilişkilerimizi geliştirmeye ve derinleştirmeye özellikle gayret ediyoruz. Geldiğimiz noktada Sayın Cumhurbaşkanımız, Körfez İşbirliği Konseyi toplantısına onur konuğu olarak davet edilmiştir. Öte yandan, bölgesel bağlantısallığı güçlendirme çabalarımız çerçevesinde, “Hazar Geçişli Doğu-Batı Orta Koridorunu” etkili bir güzergah yapmayı amaçlıyoruz. Azerbaycan ve Türkmenistan doğalgazını, ülkemiz üzerinden Avrupa’ya taşıyacak projelerin geliştirilmesi için çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bulgaristan, Macaristan ve Romanya ile imzaladığımız doğalgaz tedarik anlaşmaları da Avrupa’nın enerji arz güvenliğine katkılarımızın diğer somut örneklerindendir. Azerbaycan ile Ermenistan arasında İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra beliren tarihi barış fırsatı, daha da güçlenmiştir. İki ülke arasında somut güven artırıcı adımlar atılması kararından memnuniyet duyuyor; barış anlaşmasının biran önce imzalanmasını arzu ediyoruz. Kardeş Azerbaycan’la müttefiklik seviyesine yükselttiğimiz ilişkilerimizi, her alanda geliştirmekteyiz. İşgalden kurtarılan toprakların yeniden imarına ve ihyasına destek vermekteyiz. Ermenistan’la başlattığımız normalleşme sürecini, Azerbaycan’la yakın eşgüdüm içerisinde, bölgesel gelişmeleri de dikkate alarak yürütmeye devam edeceğiz. Bazı üçüncü ülkelerin 1915 olaylarıyla ilgili asılsız iddiaları ısıtarak tekrar gündeme getirmesi, normalleşme sürecini baltalayacaktır. Bu ülkeler, Ermenistan’a iyilik yapmıyorlar. Güney Kafkasya’da Azerbaycan’la birlikte öncülüğünü yaptığımız 3+3 Bölgesel İşbirliği Platformu, ilk kez Dışişleri Bakanları düzeyinde Tahran’da toplanmıştır. Bir sonraki toplantıyı ise 2024 yılı içinde ülkemizde düzenleyeceğiz. İran Cumhurbaşkanı Sayın Reisi, Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi 8. Toplantısı vesilesiyle yakın zamanda ülkemizi ziyaret edecektir. Sayın Cumhurbaşkanımızın çabalarıyla kurumsallaşan Türk Devletleri Teşkilatı’nın küresel etkisi artmaktadır. Bu Teşkilatın, güvenlikten ekonomiye her alanda kapsamlı bir entegrasyon modeline dönüşmesini hedefliyoruz. Ayrıca Özbekistan, Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Tacikistan ile her alanda ikili ilişkilerimizi daha da ilerletiyor ve kurumsallaştırıyoruz.