Öyle görünüyor ki eli kanlı katil Binyamin Netanyahu, gerçekten olmasa da siyaseten sizlere ömür! Mahkemeler işbaşındaki başbakanları yargılamasın diye, sözüm ona bir “yargı reformu” yapmak istedi. Bunun için Meclis’te üç oya ihtiyaç vardı. Topu topu üç milletvekili olan Itamar Ben-Gvir’in Otzma Yehudit (Yahudi Gücü) partisine üç bakanlık vererek bu oyları sağladı. Ama Ben-Gvir ile hükumet kurmak, bütün İsrail’i ipotek etmek, şeytanla aynı safta yer almak ve ilk fırsatta Gazze’yi yok etmek demekti, ki bunların hepsi oldu.
İsrail halkı son iki seçimde Netanyahu’ya tek başına veya bir iki ortakla hükumet kurabileceği çoğunluğu vermiyordu. Nitekim, mahkemeden yakasını kurtarabilmek için bu son hükumeti 7 partiyle ve sadece 3 oy çoğunluğuyla kurabildi. Ama “son hükumet” ifadesi gerçekleşecek ve bu Netanyahu’nun son başbakanlığı olacak gibi. Çünkü İsrail AYM’sinin yargı reformunu iptal etmesi, Netanyahu’nun siyasal kellesini darağacına sürüklemek anlamına geliyor; verilmiş ve verilmek üzere bekleyen mahkeme kararları sebebiyle soluğu yakında cezaevinde alacağa benziyor.
Aslında Netanyahu bu hükumeti 7 partiyle de olsa kuramazdı; bunun için yatıp kalkıp Donald Trump’a şükretmesi gerekiyor. Trump’ın, emlak milyarderi kızı ve damadı ile birlikte geliştirdikleri ve adına “Abraham Accords” (İbrahim Anlaşmaları) dedikleri, güya İsrail ile komşu Arap ülkeleri arasında barışı sağlayacak çok taraflı anlaşma girişimine İsrail’de aklı başında hiç kimse destek vermedi. Netanyahu’dan başka! Bunun, İran tehdidine karşı bir tür ABD şemsiyesi sağlayabileceği kanısıyla Arap ülkeleri yavaştan anlaşmaya taraf oldularsa da, anlaşmada ne Filistin sorununa atıf vardı ne İsrail’in işgal altında tuttuğu Arap topraklarının ne olacağı sorusuna… Dolayısıyla ilk gerçek hayat deneyinde anlaşmanın hiçbir kıymeti harbiyesinin olmadığı görüldü.
Demokratların düşünce kuruluşları, bu anlaşmanın ortadan kaldırılması gerektiğini yıllardır haykırıyorlardı; Biden de sadece “Ortadaki kötü sonuçlardan” söz ederken anlaşmanın adını andı; ne genişletilmesi ne de etkin şekilde uygulanması için çaba gösterdi.
Oysa aynı dönemde Çin, hem bölgesel tarihi anlaşmazlıkların çözümü için arabuluculuk yapmış hem de Orta Doğu ülkelerini belirli bir uzlaşma zeminine çekmeyi başarmıştı. ABD ise, Trump’ıyla barış ilişkilerini nasıl ticarete tahvil edebileceğine, Biden’ıyla anlaşmazlıkları nasıl çatışmaya çevirebileceğine odaklandı. Bunun bedelini başta 10 bini çocuk 30 bin Filistinli canıyla ödedi; bölgenin faturası henüz belli değil.
ABD, aldı uçak gemisini, çekti başını gidiyor. Azgın Netanyahu Gazze katliamını bölgenin başka hangi ülkelerine yayacaktır? Belli değil; ama kesin olan iktidarda kalabilmek için Netanyahu’nun savaşı genişleteceği, uluslararası hale getireceği ve bütün İsrailleri korkuyla sesini kesmeye zorlayacağıdır.
Kocası Roosevelt’in 4 dönem başkanlığı sırada ABD’nin BM daimi temsilciliği yapmış ve Roosevelt’in hastalığı sırasında başkanlığı fiilen paylaşmış olan Eleanor Roosevelt’in, “Bazı insanlar bu dünyada iz bırakırlar; bazılarının bıraktığı iz ise sadece leke olur!” sözü Trump gibiler için söylenmiş olmalı.
Umalım ki bu leke, korkunç bir savaş yangını olmasın.